almanya osmanlıyı neden yanında istedi

Ahameniler[5] (M.Ö. 559-331) ve Sâsânîler (M.S. 226-651) zamanında bölge mahallî emirliklerin yönetimindeydi. İslâmiyet buraya Mâzenderan yoluyla girdiğinden oralarda hâkim bulunan Şiiliğin Zeydiyye [6] kolu Gilan’da yayıldı. Gilan’a Ziyariler [7] (927-1090) ve Büveyhİler [8] (932-1062) hâkim oldu. Büveyhiler son Hariciyenazırı koca Mustafa reşit paşa. Mısır meselesi neyin ilanına ek sebep olmuştur. Tanzimat fermanı. Öşriye arazi. Fethi sırasında ganimetten pay sahibi olarak kazanılan ve gazileri temlik edilen arazidir. Miri arazi. Devlet arazisi. Haraci Arazi. Feth edilmiş toprağın gayrimüslim olması halinde tasarruf hakları yerli ABDise yazılı tarihi henüz 244 yaşında olan genç bir devlettir. Deniz Harp Okulu muz bile ondan 3 yıl yaşlıdır. ABD’nin ne durumda olduğunu Covid 19 süreci, George Floyd isyanları ve başkanlık seçimlerinde gördük. Dünya düzenine, huzur ve refahına katkılarını soğuk savaş bittiğinden bu yana zaten irkilerek izliyoruz. 14251430 Osmanlı-Venedik savaşları. Venedikliler ellerinde bulunan İsmail şehzadeyi kullansalar darı’m yenik ayrılır ve bir süre sonra pek tesirli olmuyor. Cüneyt Bey’in üzerine ordu gönderiyor ve onu ortadan kaldırıyor.meyi. Sigismund toprak istiyor murat vermeyince murat’ın düşmanları ile işbirliği yoluna giriyor. Buamaçları gerçekleştirmek amacıyla Osmanlıyı kendi yanına çekti özellikle Osmanlı ordusundaki pek çok birliğin Alman subayların denetimi altına verilmesini sağladı. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI : Nedenleri : Alman imparatorluğunun kurulması İngiltere ve Fransa’nın kurdukları dengeyi bozdu. Recherche Site De Rencontre Suisse Gratuit. İstanbul'’daki Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde önceki gün yeni ve çok önemli bir bölüm araştırmacıların hizmetine açıldı “Muahedeler”, yani “anlaşmalar” bölümü, yahut arşivcilik deyimi ile “fon”u.. “Muahedeler fonu”nda Osmanlı İmparatorluğu’nun asırlar boyunca çeşitli ülkelerle yaptığı 463 adet anlaşmanın imzalı orijinal nüshaları bulunuyor ve bu anlaşmalardan bazıları, son dönem Osmanlı Tarihi ile ilgili birçok bahsin yeniden ele alınmasını gerektirecek derecede önem taşıyor. Meselâ, Türkiye ile Almanya arasında 2 Ağustos 1914’te imzalanan ama şimdiye kadar “gizli” ve “uğursuz” diye bilinen Fransızca olarak kaleme alınmış meşhur “İttifak Anlaşması”... Türkiye ile Almanya arasında 2 Ağustos’ta İstanbul’da imzalanan “gizli” ve “uğursuz” anlaşmanın ilk ve son sayfaları. Anlaşmanın altında Sadrazam Said Halim Paşa ile İstanbul’daki Alman Büyükelçisi Baron Wangenheim’ın imzaları var. TEK DEĞİL, BİRÇOK ANLAŞMA VAR Osmanlı Devleti’nin sadrazamı, yani başbakanı Said Halim Paşa ile İstanbul’daki Alman Büyükelçisi Baron Hans Von Wangenheim tarafından Said Halim Paşa’nın Yeniköy’deki yalısında imzalanan anlaşma hakkında bugüne kadar çok şey söylenmiş, 1919’dan itibaren bazı maddeleri tam olarak olmasa bile meâlen yayınlanmış ama orijinal metin ile Alman İmparatoru İkinci Wilhelm’in Berlin’de imzalayıp gönderdiği onay belgesinin aslı ortaya çıkmamıştı. Osmanlı Arşivleri’nin araştırmacılara iki gün önce açılan “Muahedeler” fonundaki 463 adet evrak arasında yeralan “MHD. 437/9/2” numaralı belge, işte hep merak edilen bu “uğursuz” anlaşmanın aslı ve hemen yanında Alman İmparatoru’nun gönderdiği onay belgesinin orijinali var! 2 Ağustos Anlaşması’nın bazı maddelerinde değişiklikler yapılması maksadı ile imzalanmış diğer anlaşmalar, bunların onay belgeleri ve Said Halim Paşa’nın ardından sadrazam olan Talât Paşa’nın yine Almanlar ile yaptığı ve maddelerinde “gizli tutulacağı” ibâresinin yazılı olduğu diğer anlaşmalar da arşivde aynı serinin içerisinde yeralıyorlar. Alman İmparatoru İkinci Wilhelm’in, Türkiye ile Almanya arasında yapılmış gizli bir anlaşmayı tasdik belgesi. HERŞEY YENİDEN YAZILMALI Sekiz maddelik anlaşmanın tam metnini burada vermeme gerek yok, kısaca söyleyeyim Türkiye ile Almanya arasında sıkı bir ittifak kuruluyordu, üçüncü ülkenin anlaşmanın taraflarından birine saldırması hâlinde bu saldırı diğer tarafa da yapılmış olarak değerlendirilecekti, Türkiye’deki Alman askerî heyeti savaş durumunda Türkiye’nin emrine verilecek, Almanya ayrıca bir Rus tehlikesine karşı Türkiye’ye silâhlı destek sağlayacaktı. Osmanlı Arşivleri’nde yeni açılan fondaki belgeler arasında bu uğursuz anlaşmadan sonra yakın tarihin yeniden yazılmasını gerektirecek daha neler var, neler... Anlaşmanın imzalanmasından bir hafta sonra, 9 Ağustos 1914’te Osmanlı Hükümeti’nin anlaşma ile ilgili kararı. HABER VERİLEREK IMZALANMIŞ Birkaç örnek vereyim Şimdiye kadar yayınlarda genellikle anlaşmanın İttihad ve Terakki’nin başta Enver Paşa olmak üzere önde gelen birkaç lideri tarafından padişaha ve hükümete haber verilmeden gizlice imzalandığı ve bu işin bir oldu-bittiye getirildiği ileri sürülürdü... Ortaya yeni çıkan belgeler bu iddiaların tamamının yanlış olduğunu, zamanın hükümdarı Sultan Reşad’ın Said Halim Paşa’ya anlaşmaları imzalaması için önceden yetki belgesi verdiğini, konunun hükümette her yönü ile görüşüldüğünü, hattâ Almanlar’ın ittifak anlaşmalarına dayanarak Türkiye’nin askerî ve siyasî işlerine müdahalelerine göz yumulmaması konusunda bile karar alındığını gösteriyor. Ama, netice malûm Anlaşmayı imzalamamızdan üç ay sonra Dünya Savaşı’na girdik ve imparatorluğumuz dört sene sonra gümbür gümbür yıkıldı! Yukarıda da söyledim Osmanlı Arşivleri’nde araştırmaya yeni açılan bu belgeler sayesinde Birinci Dünya Savaşı’na girişimizin gerçek öyküsü artık kaleme alınabilecek ve belge yokluğundan dolayı düşülen bazı hatalar rahatça tashih edilebilecek, hattâ ben de kitaplarımdaki bazı belirsizlikler ile yanlışları düzeltebileceğim... BU DA, TÜRKİYE'NİN TESLİM VE İŞGAL BELGESİ OLAN MONDROS MÜTAREKESİ'NİN ASIL NÜSHASI Yahya Kemal’in “1918” isimli gayet içli bir şiiri vardır ve şiirin sonlarına doğru “Ateş ve kanla siler bir gün ordumuz lekeyi / Bu, insanoğluna bir şeyn leke olan Mütareke’yi” der... Şiir, Birinci Dünya Savaşı’nın cephelerinde ardarda yenilmemizden sonra 30 Ekim 1918’de imzalamak zorunda kaldığımız Mondros Mütarekesi’nin sebep olduğu hüzünle yazılmıştır. Şair, bu mütarekenin insanoğlu için bir “leke” olduğu ama ordumuzun günün birinde bu lekeyi temizleyeceği inancını ümidle ifade etmektedir... Yahya Kemal’in ümidi dört sene sonra hakikat olacak ve ordumuz 30 Ağustos 1922’de mütarekeyi şairin söylediği gibi kan ve ateşle ortadan kaldıracaktır! Osmanlı Arşivleri’nde “HR-SYS 2305/85” numaralı dosyada 14 adet evrak, daha doğ- rusu Türk Tarihi’nin en acı belgelerinden biri bulunuyor Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün resmî belgesi olan Mondros Mütarekesi’nin orijinali... Bu 14 adet evrakın yedi adedi mütarekenin Türkçe tercümesi, ikisi o zamanın resmî gazetesi olan Takvim-i Vekayî’de yayınlanmış metin, geri kalan beş sayfa ise orijinal İngilizcesi... İngilizce metnin son sayfasında ıslak imzalar var Mütarekeyi müttefikler adına imzalayan Akdeniz’deki İngiliz Filosu Başkumandanı Amiral Somerset Arthur Gough-Calthorpe’un, Osmanlı İmparatorluğu adına da Denizcilik Bakanı Rauf Bey’in, yani Rauf Orbay’ın, Dışişleri Müsteşarı Reşad Hikmet ile Kurmay Binbaşı Sadullah Beyler’in imzaları... YAHYA KEMAL’IN HÜZNÜ İlk maddesi “Çanakkale ve İstanbul Boğazları’nın açılıp Karadeniz’e geçişin sağlanması, bu boğazlardaki kalelerin müttefikler tarafından işgali...” diye başlayan anlaşmada Türk Ordusu’nun ve bütün askerî varlığımızın derhal teslim olması kabul ediliyor, meşhur yedinci maddede de “Müttefikler kendi güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması hâlinde herhangi bir stratejik noktayı işgal etme hakkına sahiptirler” deniyor. Anadolu’nun birçok bölgesi ve İstanbul işte bu maddeye dayanılarak işgal edilmişti! Yahya Kemal’in hüznünü belki sizler de hissedebilirsiniz diye düşünerek Osmanlı İmparatorluğu’nun teslim olmasının, yıkılışının, çöküşünün ve ortadan kalkmasının belgesi olan Mondros Mütarekesi’nin pek bilinmeyen orijinal metninin imza sayfasını burada yayınlıyorum. Giriş Tarihi 1443 Osmanlı Devleti'nin insani yardım konusundaki duyarlılığını gösteren belgede, Almanya'daki Saale Nehri'nin taşmasından dolayı Jena Şehri, Naumbourg, Weissenfels ve Mersabourg daireleriyle Saks Altenburg Dükalığı'nın batı tarafları selzedelerine yardım olarak dağıtılmak üzere 750 Osmanlı Lirası gönderildiği belirtiliyor. Söz konusu yardımın 500 lirasının Sultan 2. Abdülhamid, 100 lirasının Kadın Efendi, 50 lirasının Selim Efendi, 50 lirasının Zekiye Sultan, 50 lirasının da Nimet Sultan tarafından bağışlandığı aktarılan belgede, yardımın Kazım Bey aracılığıyla Almanya İmparatorluğu'na ulaştırıldığı bilgisi yer alıyor. Saks Altenburg Dükasının da Osmanlı'nın Berlin Sefiri'ne minnettarlığını içeren bir mektup takdim ettiği kaydedilen belgede, mektuptaki şu ifadelere ver veriliyor OSMANLI PADİŞAHI TARAFINDAN ALMANYA İMPARATORU'NA 750 OSMANLI LİRASI GÖNDERİLMİŞTİR "Geçen Kasım ayında Saale Nehri'nin taşmasından dolayı Turinc bölgesindeki ahalinin çoğu zarar görmüş oldukları anlaşıldıktan sonra bunlara dağıtılmak üzere Osmanlı Padişahı tarafından Almanya İmparatoru'na 750 Osmanlı Lirası gönderilmiştir. Bu paranın bir kısmı nehrin taşmasından zarar görmüş olanlara dağıtılmak üzere ilgililere teslim olundu. Vatandaşlarımın karşılaştığı sıkıntı ve musibetler karşısında gösterilen bu insaniyetli yaklaşımınızdan dolayı son derece memnun olduğumdan bütün içtenliğimle teşekkürlerimi sunmak istedim. Şahsınız ile hanedanınızı her türlü bela ve afetlerden korumasını, Allah'tan temenni eder, bu vesile ile saygılarımın kabulünü rica eylerim." "SULTAN 2. ABDÜLHAMİD, ZORLU ŞARTLARA RAĞMEN YARDIM ELİ UZATTI" Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl, Osmanlı Devleti'nin ve Türk milletinin insani yardım konusunda son derece duyarlı olduğunu söyledi. Erdöl, Alman halkına yapılan yardımın bu duyarlılığın bir sonucu olduğuna dikkati çekerek, "Osmanlı Padişahı Sultan 2. Abdülhamid Han'ın, dönemin zorlu şartlarına rağmen, mağdur Alman halkına yardım elini uzatmıştır. Sultan 2. Abdülhamid Han'ın bu insani yaklaşımı sonrasında Saks Altenburg Dükası, teşekkürlerini ileten bir mektup göndermiş ve yapılan bu yardımın çok makbule geçtiğini belirtmiştir. Sultan 2. Abdülhamid Han'ın yapmış olduğu bu insani yardımın belgelerini, Osmanlı Arşivlerinden temin ettik ve kamuoyu ile paylaşıyoruz." diye konuştu. Prof. Dr. Erdöl, mevcut Alman hükümetinin son zamanlarda Türkiye'ye karşı sergilediği tutumu eleştirerek, "Mevcut Almanya yönetimi, vefasızlığı seçmiştir. Almanya hükümeti ve yetkilileri PKK, FETÖ dahil pek çok terör örgütüne kucak açmıştır. Yaşanan bu olaylar sadece bir vefasızlık değil, aynı zamanda ülkemizdeki birliğe ve beraberliğe kasteden tüm şer odaklarına kapılarını sonuna kadar açmak suretiyle, hainlerle iş birliğine dönüşmüştür." değerlendirmesinde bulundu. Almanya’nın Osmanlı Devletinin Yanında 1. Dünya Savaşına Girmesini İstemesinin Sebepleri •Osmanlı’nın savaşa girmesiyle açılacak yeni cephelerle rahatlamak, •Osmanlı padişahının Halifelik konumun­dan yararlanarak tüm İslam dünyasını savaşa sokarak ingiltere’yi zor durumda bırakmak, • Osmanlı Devleti’nin Jeopolitik konu­mundan faydalanarak Boğazları ve ingiltere’nin Uzak Doğu’ya giden sömür­ge yollarını Süveyş Kanalını elde tut­mak, • Berlin -Bağdat demiryolu hattını kurarak Musul ve Kerkük petrollerinden faydalan­mak, •Osmanlı’nın asker gücüyle Alman tekno­lojisini birleştirmektir. Almanya neden Osmanlı'nın yanında savaşa girdi konu başlığı kapsamında dikkate alınması gereken dinamiklerden bazıları; Almanya olası bir saldırı durumunda kendi üzerinde oluşacak baskının minimum seviyeye inmesi ve Osmanlı kapsamında yeni cepheler açılmasını istemekteydi. Bu noktada Osmanlının içinde bulunduğu siyasi durumdan ötürü Almanya’ya olan bakışın sempati dolu olduğu da dile getirilmelidir. Germanofil olarak da adlandırılan bazı yöneticilerin de Almanya ile iiş birliği kurulmasında büyük paya sahip oldukları eklenmesi gereken hususlardandır. Almanya Osmanlının reddedilemez bir gücü olan insan gücü konusunda da büyük bir heves sahibidir. Aslına bakılırsa bu insanlar yeterince askeri teçhizata sahip değildir. Yine de cephe savaşları konusunda insan unsurunun ne derece önemli olduğu biliniyor. Bu hususların her biri kendi bağlamında incelenmelidir. Modern bakış açısı ile bakıldığı zaman sizin için çok da mantıklı olmadığının dile getirilmesi oldukça normal. Fakat tarihi olayların ve yaşanan gelişmelerin sadece kendi içinde değerlendirilmesi gerekiyor! Yeterli Destek Verildi Mi? İttifak devletleri arasında yeterli dayanışmanın ve desteğin söz konusu olmadığı belirtilmelidir. Alınan yenilgilerin de galibiyetlerin de sadece kişisel çabanın sonucu olduğu belirtilmelidir. Başlangıç aşamasında vaat edilen teçhizat yardımı ya da malzeme yardımı ile alakalı tek bir gelişme dahi söz konusu olmamıştır. Yeterli desteğin verilmemiş olması Osmanlının birçok cephede tam manası ile profesyonel şekilde cephe savaşına hazır hale gelen itilaf devletlerinin karşısında savunmasız kalmasına neden olmuştur. Osmanlı İtilaf Devletlerinin Yanında Savaşa Girmek İstedi Mi? Savaşın henüz tarafları netleşmeden hemen öncesinde Almanya ile iş biriliğinden ziyade eli çok daha kuvvetli olan itilaf devletleri ile iş birliği yapmak için adım atılmıştır. Fakat bu konuda devletlerden gerekli olan karşılığın alınmadığı da belirtilmelidir. Bu reddedilişin temel sebebi ise itilaf devletlerinin ana noktada parçalamak ve hedef olarak belirlemek istedikleri noktanın hali hazırda Osmanlı olmasıdır. Bu noktada Osmanlıyı cepheye dahil etmenin ne anlamı olurdu? Osmanlının En Başarılı Olduğu Cepheler Hangileri? Almanya neden Osmanlının yanında savaşa girdi; Osmanlının desten yazdığı cephelerin başında kesinlikle Çanakkale geliyor. Tüm coğrafyanın kaderini değiştiren bir zaferin alındığı da eklenmelidir. Eğer itilaf devletleri başarılı olsaydı bu alanda siyasi yapılanmanın ve halkın durumunu tahmin etmek oldukça güç! Alınan başarının aslına bakılırsa ne derece emek ve teknik işi olduğunu ana detaylara göz attığınızda göreceksiniz! Almanya’nın Osmanlı Devleti Yanında 1. Dünya Savaşı’na Katılma Sebepleri Osmanlı Devletinin savaşa girmesiyle birlikte yeni cephelerle açılacak böylece Almanya’nın yükü hafiflerken İtilaf devletlerinden olan İngiltere için şartlar zorlaşacaktı- Osmanlı Devletinin savaşa girmesiyle beraber Osmanlı Devleti’ndeki padişahının Halifelik sıfatından yararlanılarak Osmanlın egemenliğinde bulunan İslam dünyası padişahın cihat çağrısı ile aktif olarak savaşın içine çekilmiş olacak böylece Almanya’nı rakibi İngiltere zor durumda Osmanlı Devletinin savaşa girmesiyle İngiltere’nin Uzak Doğudaki sömürgelerine giden yollar ile bağlantısı kesilecek Almanya Osmanlı Devleti’nin Jeopolitik konumundan da yararlanarak Boğazları ve ingiltere’nin Uzak Doğu’ya değin uzanan sömürge yollarını yani Süveyş Kanalını elde tutacaktı yine İngiltere’nin müttefiki olan Rusya’ya yardım gitmediğinden Rusya zor durumda Ayrıca Almanya Osmanlı Devleti’nin kendi yanında savaşa girmesiyle birlikte Berlin -Bağdat demiryolu hattını kurarak Musul ve Kerkük petrollerinden istediği kadar istifade edebilecekti. - Osmanlı’nın asker gücüyle Almanya’nın teknolojisinin birleşmesi başarıyı beraberinde ak – En Kapsamlı Atatürk Sitesi tarafından muhtelif TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Konulu Ders Kitapları ve Çeşitli Belirli Günler ve Haftalar ile İlgili kitaplardan derlenerek Osmanlı Devletinin Savaşı’na Girme - Girmesinin Nedenleri - Osmanlı Devleti’nin Savaşı’na Almanya’nın Yanında Girmesi - Almanya’nın Osmanlı Devleti Yanında 1. Dünya Savaşı’na Katılması - Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaş’ına Katılması- Okuma Sayısı Bu yazı 15286 defa okunmuştur.

almanya osmanlıyı neden yanında istedi