allahın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız

28 34- Allah’ın nimetlerini inkarla karşılayan ve toplumlarını sonunda helak yurduna ve yaslanacakları cehenneme sürükleyenleri görmedin mi? O ne kötü bir yerleşim yeridir! Geceyi ve gündüzü de size musahhar kıldı. O, istediğiniz her şeyden size verdi. Allah’ın nimetini saymaya kalksanız sayamazsınız! Muhakkak ki ReadIrsad1 by tasavvufalemi on Issuu and browse thousands of other publications on our platform. Start here! Öyleki sizler, Allah’ın o nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız. Ne yazık ki insan, bütün bunlara karşı şükretmek yerine nankörlük etmektedir. Zira insan, çokça haksızlık yapan ve çokça nankörlük edendir. Yüce Allahın emirleri mesajları insanlara yöneliktir. Diğer bir ifade ile vahiyin muhatabı insanlardır. Allahin nimetini sayacak olsaniz bitiremezsiniz. Dogrusu insan pek zalim ve cok nankordur. --O, size, istediğiniz düşündüğünüz şeylerin bir kısmını verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız. insan çoğunlukla zâlimce ve nankörce davranıyor. --Hem Allah istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Binâenaleyh saymakla bitiremeyeceğimiz Rabbü’l âlemin olan Allah’ın nîmetlerine karşı, Münim-i Hakîki’yi tanımamak akıl ile te’lif edilir gibi değil. Zirâ; Nahl sûresi 18.âyette Cenâb-ı Hak kullarına şöyle seslenmektedir: “Halbûki Allah’ın nîmetlerini saymaya kalksanız, mümkün değil Recherche Site De Rencontre Suisse Gratuit. Oops! That page can’t be found. It looks like nothing was found at this location. Maybe try a search? Yüce Rabbimiz yaşadığımız şu dünyada sayısız birçok nimet vermiştir. Kur’an-ı Kerim’de bu husus şöyle ifade edilmektedir. وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَةَ اللّهِ لاَ تُحْصُوهَا إِنَّ اللّهَ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ “Allahın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız” Nahl,18 Bizlere sunulan nimetlerin en başında ise sağlığımız gelmektedir. Rahat, huzurlu ve mutlu bir hayat geçirmenin en temel yolu sağlıktan geçmektedir. Yüce Rabbimizin bizlerden istemiş olduğu emir ve yasakların yerine getirilmesi, sosyal hayatta bizlerde beklenilen görevleri layıkıyla yapabilmenin yolu çokça ihmal ettiğimiz sağlık ve sıhhatten geçmektedir. Sevgili Peygamberimiz bir hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır. نِعْمتانِ مغبونٌ فيهما كثير من الناس الصحة والفراغ “İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır Bunlar sıhhat ve boş vakittir.” Riyazü’s-Salihin, Hadis No98 Sağlıklı bir hayat sürdürebilmenin iki temel yolu vardır. İlki hastalanmadan önce sağlığı koruma, ikincisi ise, hasta olduğumuz zaman eski sağlığımıza dönebilmemiz için tedavi olmaktır. En önemli olanını ise sağlıklı olmayı devam ettirebilme olduğunu da Sevgili Peygamberimizin şu hadisinden öğreniyoruz. “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin. Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş zamanın, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin” Yukarıda yapmış olduğumuz izahatın ışığında vaazımızı iki başlık altında sürdüreceğiz. Birincisi, sağlığı korumanın yollarından olan temizlik, dengeli beslenme, sağlığa zararlı şeylerden kaçınma ve bulaşıcı hastalıklardan uzak durma. İkincisi ise, hastalıklara tedavi olma, beden ve ruh sağlığımızı koruma hekimliğin ve duanın önemi. Temizlik Yüce Dinimiz temizliği yaşamın temel unsurları arasında görmüş ve Hz. Peygamberimizin ifadesiyle “Temizlik İmanın yarısı” olarak ifade edilmiştir. Ayrıca ibadetlerde yine temizlik şarttı aranmıştır. Namazın temel şartlarından ilki temizliktir. Kişinin gusül gerektiği zamanlarda gusletmesi, beş vakit, Cuma ve bayram namazları için abdestini alması, bedeninde, elbisesinde ve namaz kılacağı yerlerdeki pislikleri gidermesi namazın farzlarındandır. Ayrıca uykudan uyanıldığı zaman yemekten önce ve sonra ellerin yıkanılması, kasık ve koltuk altlarının temizlenmesi, tırnakların kesilmesi ve temiz tutulması, küçük ve büyük abdest yapıldıktan sonra vücudun temizlenmesi, birbirimizle olan diyaloglarımızda hep sağ elimizi kullandığımız için temizliğin sol elle yapılması Sevgili Peygamberimizin işaret ettiği sünnetlerdendir. Konuyla ilgili Sevgili Peygamberimiz hadislerinde şöyle buyurmaktadır. “Fıtrat beştir Sünnet olmak, kasıkları tıraş etmek, koltuk altını tıraş etmek bıyığı kısaltmak, tırnakları kesmek.” Müslim, Taharat, 50 Hz. Aişe Validemiz Hz. Peygamber temizlenmede saç sakal bakımında, ayakkabı giymede ve diğer bütün işlerinde sağdan başlamayı ve sağ tarafı kullanmayı çok severdi buyurmuştur. Müslim, Taharat, 63 “Birinin uykusundan uyandığında elini üç defa yıkamadan kaba daldırmasın. Çünkü elinin nerede gecelediğini bilemez.” Müslim, Taharat, 87 İbn Abbastan rivayetle, “Sevgili Peygamberimiz kabirlerinde azap gören iki kimsenin sesini duydu ve “Bu ikisinden biri idrarından sakınıp korunmadı, diğeri de koğuculuk yapmak için dolaşırdı” buyurdu. Müslim, Taharat 110 Enes b. Malik şöyle buyurmuştur. “Ben Resülulah’ın elinden daha yumuşak bir ipeğe el sürmedim. Yine ben ömrümde Peygamberin kokusundan daha hoş ve daha temiz bir koku da koklamadım” Buhari, Menakıb 23 Bedeni sağlığımız açısından dikkat edeceğimiz bir başka husus ise ağız ve diş sağlığımızdır. Sindirim sisteminin evveli olan ağzımız temiz tutulduğu ve dişlerimizin sağlığı korunduğu müddetçe vücudumuzun da sağlığı korunmuş olacağı unutulmamalıdır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz ağız ve diş sağlığı için her daim misvak kullanmış ve Ümmetine misvak kullanmayı emretmiştir. Hadisi Şerifler şunlardır. لَوْلا أَنْ أَشُقَّ عَلى أُمَّتي ­ أَوْ عَلى الناس ­ لأمرْتُهُمْ بِالسِّواكِ معَ كلِّ صلاةٍ » "Ümmetimi veya insanları zora sokmaktan endişe etmeseydim, onlara her namaz vaktinde misvakla dişlerini temizlemelerini emrederdim." Riyazü’s-Salihin, Hadis No1199 السِّواكُ مَطهَرةٌ للفَمِ مرْضَاةٌ للرَّبِّ » "Misvak kullanmak ağzın temiz kalmasına ve Rabbın razı olmasına sebeptir." Riyazü’s-Salihin, Hadis No1205 Bedeni sağlığımızı koruma bakımından en temel unsurlardan biride Dengeli Beslenmektir. Aslında bütün işlerimizde dengeyi kaybetmemek elbette lehimize olacaktır. Yüce Rabbimiz Kutsal Kitabımızda وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ وكُلُواْ وَاشْرَبُواْ “Yiyiniz, İçiniz ama israf etmeyiniz” buyurarak, yeme ve içmede dengeli olmamız gerekliliği üzerinde durmuş, aşırı yemek suretiyle israf yasaklanmıştır. Günümüzde obezite olarak adlandırılan şişmanlık bir hastalık olarak ele alınmış, bunun temel sebebi ise bilinçsizce yapılan yemek tüketimi olduğu vurgulanmıştır.. Müslüman’a yakışan ise, her işinde olduğu gibi yemede de orta yolu tutmaktır. Sevgili Peygamberimiz “İnsanoğlu karnından daha zararlı bir kap doldurmamıştır” buyurarak konumuzu ne güzelde izah etmektedir. Midemizi üç bölüme ayırmalı, üçte birini yemeğe, üçte birini içmeğe, diğer üçte birini havaya ayırmalıyız. İslam Dininin de yemek adabı bu şekildedir. Bedeni temizliğimizin yanı sıra yaşadığımız evlerin ve çalıştığımız işyerlerinin temiz tutulması, insanların gelip geçtiği yerlere, çarşı ve pazarlara, sokaklara çöplerin gelişi güzel atılmaması ve çevrenin kirletilmemesi Sevgili Peygamberimizin emridir. İnsanların gelip geçtiği yerlere bevletmenin lanetin ve nefretin sebebi olduğunu yine kendisi vurgulamıştır. Müslim, Taharat 68 Ticaretle uğraşan esnaf kardeşlerimizde, denetime ihtiyaç duymadan halkın sağlığını bozacak tarzda ticaret hanelerini bulundurmamalı, genel temizliğe ve yaptığı ürünlerdeki temizliğe dikkat etmeli ve buna riayet etmedikleri takdirde kul hakkına gireceklerini unutmamalıdırlar. Kul hakkı ise sadece kul tarafından affedilmektedir. Sağlığa Zararlı Şeylerden Uzak Durmak Sağlığı korumanın temel kıstaslardan biride hastalığa düşmemizi kolaylaştırıcı zararlı şeylerden uzak durmaktır. Yüce Dinimizde sağlığa zararlı olacak şeyleri haram kılmış ve bunlardan uzak durmamız için bizlere tavsiyede bulunmuştur. İçecekler içinde insana en Zaralı şey alkollü içecekleridir. Adı ve tadı farklı da olsa sarhoşluk veren her şey alkol olarak kabul edilmiş, Alkol ise dinimizde haram kılınmıştır. Kuran-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالأَنصَابُ وَالأَزْلاَمُ رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ “Ey iman edenler! Aklı örten içki ve benzeri şeyler, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz” Maide, 90 Hz. Peygamber bir hadis-i şerifinde “Sarhoşluk veren tüm içecekler haramdır” Müslim, Eşribe 67 buyurmaktadır. Alkolün bedeni sıhhatti bozmanın yanında toplum huzurunu kaçırıcı ve sosyal yaşantıyı zedeleyici bir özelliği de vardır. Alkol alan insanlar düşünme zafiyetlerini kaybetmek suretiyle dostluklarını bitirmekte ve ailelerini yıkmaktadır. Bunun neticesinde ise düşmanlıklar başlamakta ve insan hayatını kendi eliyle perişan etmektedir. Bu husus Kuran-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir. إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَن ذِكْرِ اللّهِ وَعَنِ الصَّلاَةِ فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُونَ Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz? Maide, 91 Yukarıda okumuş olduğumuz Maide Süresi 90. ayette yiyeceklerden ölmüş hayvan eti, leş, kan ve domuz eti de haram kılınmıştır. Ayrıca vücuda zararlı olan ve günümüzde özellikle gençler arasında yaygınlaşan esrar, eroin vb. gibi uyuşturucu maddelerde Dinimizde haram kılınmıştır. Yüce Rabbimizde وَلاَ تُلْقُواْ بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ وَأَحْسِنُوَاْ “Kendi elinle kendinizi tehlikeye atmayın” Bakara, 195 buyurmuştur. Bulaşıcı hastalıklardan Uzak Durmak Salığı koruma yollarından biride bulaşıcı hastalıklara yakalanmamak içir tedbirler almaktır. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır. “Bir yerde veba ve benzeri herhangi bir bulaşıcı hastalık olduğunu işittiğiniz zaman o yere girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde böyle bulaşıcı bir hastalık varsa oralardan çıkmayınız” Buhari, Tıb 19 Günümüzde verem, tifo vb. hastalıklara karşı tedbirler alınmış ve yayılmasının önüne geçilmiş olmasına rağmen, özellikle gayri meşru ilişkinin ve zinanı yaygınlaşması sonucu AIDS ve frengi gibi tedavisi olmayan ve ölümle sonuçlanan yeni hastalıklar zuhur etmiştir. Bu hastalıklara düşmemenin yolu ise Dinimizin de yasakladığı zinaya düşmemek, meşru daireler içerisinde ailevi hayatı devam ettirmektir. Kuran-ı Kerimde de zinanın kötülüğü şöyle anlatılmıştır. وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” İsra, 32 Yukarıda zikrettiğimiz sağlığımızı korumaya yönelik hususlar yerine getirmemize ve her türlü tedbir almamıza rağmen hastalık bizleri yakalayabilir. Hasta olduğumuz zaman ise tedavi ettirme yolları aranmalıdır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz “Ey Allah’ın kulları! Tedavi olunuz. Çünkü Allah, yarattığı bir hastalık için mutlaka bir deva ve şifa yaratmıştır” buyurmaktadır Buhari, Tıb 1 Tedavi olmak ne kadar gerekli ise, tedaviyi yapacak hekim olmakta o kadar gereklidir. Hatta hekimlik Farzı kifayedir. Yani bir yerde hastalığı iyileştirme yönünde bazı insanların Tıp bilgisi alması gerekir. Bu sebeple hekimlik mesleğini icra edenler aynı zamanda kutsal bir görevi de yerine getiriyor demektir. Birçok hadiste insanların ihtiyaçlarını giderenler için dünya ve ahiret mutluluğu müjdesi verilmiştir. “Kul Mümin kardeşinin ihtiyacını gidermeye devam ettikçe Allah Teala da onun ihtiyacını giderir” Seçme Hadisler, Hadis No301 bu hadislerden biridir. Ayrıca Kuran-ı Kerim’de ise şöyle buyrulmaktadır. …وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا… “...Her kim de birini hayatını kurtararak yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmıştır…” Maide, 32 Hekimlik mesleğini icra edenler, hastaların sırf maddiyat için çaresiz bırakmamalı, her bir hastaya gerekli itina göstermeli ve bu konuda yarım yapmamalı ve eğer böyle yollara başvurursa kul hakkına gireceğini unutmamalıdır. Bedeni sağlığımızın yanı sıra ruh sağlığımızı da korumak için gerekli tedbirleri almalıyız. Çünkü ruhi etkilerin yansıması bedenen hastalık olarak çıkmakta, ruhi hastalıklar ise bedeni hastalıklar gibi kısa sürede tedavi edilememektedir. Yüce dinimiz ruh sağlını koruyucu birçok tedbir almıştır. Allah’a iman etmek, tevekkül inancıyla yaşamak, başımıza gelen olayları sabırla karşılamak tavsiye edilen hususlardır. Ayrıca yalan, dünya ve mal hırsı, kıskançlık gibi hususlar ise ruhu yıpratıcı duygulardandır. Ruhu koruma altına almak için abdest, namaz, oruç tavsiye edilmiş, Kuran okumakla da Ruhun sükûnete erdirilmesi arzu edilmiştir. Stresten, korku ve üzüntülerden kurtulmanın en temel yolu Allaha İmandır. İnançlı bir kalp huzur içerisindedir. İmanlı olan insan, Allah’ın kendisini asla zorluklar içerisinde bırakmayacağını, kendisine gücünün yetmediği şeyler yüklemeyeceğine ve başına sıkıntı geldiği zamanda kendisini yalnız bırakmayıp destekçi olacağına inanır. Nitekim bütün Peygamberlerin hayıtı ve Özellikle Sevgili Peygamberimizin hayıtı bunun en güzel ispatı değimlidir. Hz. Adem hatasıyla yalnız başına bırakılmamış, Hz. Nuh Tufanla desteklenmiş, Hz. Eyüp sıkıntılarına sabretmiş ve Allah’ta O’nu mükafatlandırmış, Hz. Yakup oğlu Hz. Yusuf’a kavuşturulmuş, Hz. İbrahim’e Hz. İsmail müjdelenmiş, Hz. Musa Firavunun kavminden Allah’ın yardımıyla kurtulmuş, Hz. Muhammed kavminin kendisine reva gördüğü bir çok sıkıntıya Allah’ın izniyle göğüs germiştir. Fiili dua olan tedavimizi yaptırmanın yanı sıra sözlü duamızı da eksik etmemeli, bize gelen hastalıklar için sabrederek, “Ey Rabbim! Şifa veren sensin bana şifa ver” diye duada bulunmalı, Kuran okumalıyız. Çünkü Kuran Müminlere ayrıca bir şifa olarak ta indirilmiştir. Sonuç itibariyle bu dünyaya imtihan için gönderildik. Bazen nimetlerin bize çokça verilmesiyle imtihana tabi tutulmakta, bazen de nimetlerin eksiltilmesiyle imtihana tabi tutulmaktayız. Nitekim Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerimde şöyle buyrulmaktadır. وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفْ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّـا إِلَيْهِ رَاجِعونَ Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz her şeyimizle Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler. Bakara, 155-156 Bize verilen nimetlerin en önemlilerinden biri olan sıhhatimizi de elimizden geldiği kadar korumaya özen göstermeli, hastalandığımız zamanda tedavi olmak için hekimlere başvurmalı ve sonucu Yüce rabbimize bırakmalıyız. Sohbetimizi bir hadisle noktalayalım. عَجَباً لأمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أَمْرَهُ كُلَّهُ لَهُ خَيْرٌ ، وَلَيْسَ ذَلِكَ لأِحَدٍ إِلاَّ للْمُؤْمِن إِنْ أَصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَكَرَ فَكَانَ خَيْراً لَهُ ، وَإِنْ أَصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَكَانَ خيْراً لَهُ » “Müminin durumu gıpta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece müminde vardır Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.” Riyazü’s-Salihin, Hadis Ho28 Rabbimiz sağlımızı bozacak fiiliyatlar bize yaptırmasın. Sağlığı bozulmuş hasta olan kardeşlerimize hayırlı şifalar, dertli olan kardeşlerimize de hayırlı devalar versin. Amin! Ahmet ÜNAL Vaiz Allah'ın cc nimetlerine şükretmeyen ve onların aslında olması gereken zorunlu nimetler olması gerektiğini düşünen bir insan elbette büyük bir yanılgı içerisindedir. Çünkü mülk O'nundur ve elbetteki tasarrufta O'nundur. Allah dilediği için bizler verilen nimetlerden istifade edebiliyoruz. Gökyüzünde ki bulutlar bi daha oluşmasa, toprak bir daha hasat vermese ne yapabiliriz?EĞER SUYUNUZ, YERİN DİBİNE BATAR GİDERSE, SİZE KİM BİR AKARSU GETİRİR? Kur’ân okuyan biri, mushaftan; Suyu kaynağından keserse…» âyetini okuyordu. Bu âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak meâlen şöyle buyuruyordu “Habîbim o inkârcılara de ki Bana söyleyin Eğer suyunuz, yerin dibine batar giderse, size kim bir akarsu getirir?” el-Mülk, 30 Basit bir filozof o sırada mektebin yanından geçiyordu. Bu âyeti işitince, küstahça şöyle karşılık verdi “Biz de toprağı kazarız, yerin altından suyu bulur, çıkarırız!” Gece uyudu, rüyasında arslan gibi bir yiğit gördü. O yiğit, filozofa bir tokat attı. İki gözünü kör etti ve o filozofa dedi ki “Ey düşüncesiz adam! Eğer sözünde duruyorsan, gözünün kaynağından kazma ile bir nur çıkar da tekrar görür hâle gel bakalım!” Sabah olmuştu. Sıçradı kalktı. Onun iki gözü de kör olmuştu. Görüş nûru, o iki gözden de uzaklaşmıştı. Eğer ağlayıp sızlasaydı, tövbe etseydi, kaybolup giden gözlerinin nûru Allâh’ın lutfu ile geri gelirdi. Fakat tövbe etmek de elde değildir. Tövbe zevki, her sarhoşa meze olamaz!.. NİÇİN AKLIMIZI PUT EDİNMEMELİYİZ? Çünkü; Yaptığı işlerin ve inkârının uğursuzluğu, gönle giden tövbe yolunu kapatmıştı. Onun kalbi katılıkta taşa dönmüştü. Tövbe, oraya ekin ekmek için o taşı nasıl yarabilirdi? Filozofun aklı sıra verdiği cevap, ancak ilâhî takdir ile yerin altında var olan suya dairdir. Hâlbuki âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak; “Bu nimetimi izâle ettiğim takdirde, kuyular ve pınarlar vasıtasıyla istifâde ettiğiniz bu sular yerine nereden su bulacaksınız?” diye sormaktadır. Hakikaten, vahyin muhtevâsındaki bir akıl, her zerrede ilâhî kudreti temâşâ eder. Her damla suda; Muazzam bir rafine sistemi olan buharlaşmayı, Gökyüzünde bütün ağırlıklarına rağmen dolaşan bulutları, O suyun gayet latif bir şekilde tekrar yeryüzüne inmesi demek olan yağmur, kar ve dolu gibi yağışları ve daha nice nimeti tefekkür edip, Rabbinin azametini ve O’nun kudreti karşısındaki hiçliğini ve şükrünün eksikliğini idrâk etmelidir. Felsefeciler ve sadece akla istinâd eden diğerleri, insanlığa saâdet getirememişlerdir. Zira her felsefeci kendi aklını putlaştırmış, kendi düşüncesiyle diğer filozofları yalanlamış ve tenkit etmiştir. Bir başka filozofun aklını ve düşüncelerini beğenen felsefeci yoktur. O hâlde her filozof hakikate kendisinin ulaştığını iddia etmekte; fakat hiçbiri diğerini beğenmeyerek, her birinin ortaya koyduğu sistemlerin izâfî ve indî olduğunu itiraf etmiş olmaktadır. Hâlbuki, hak ve hakikatin gerçek temsilcileri ve sözcüleri olan peygamberler ve Hak dostları, dâimâ birbirlerini tasdik ederler. Hazret-i Nuh, insanları hangi hakikatlere çağırmışsa; Hazret-i İsa da ona davet etmiştir. Hiçbir peygamber diğerini yalanlamamış, hepsi her birine îmân etmiştir. Hulâsa; Filozoflar aklın putperesti olmuşlardır. Kelâmcılar da aklı vahyin içinde kullanmaya çalışmışlardır. Bir noktaya kadar mesafe almışlar, daha ötesine gidememişlerdir. Ehl-i tasavvuf ise, aklı aşmış ve teslîmiyete sarılarak hikmete mazhar olmuşlar ve huzura ermişlerdir. Zira aklın çözemediği hâdiseler ancak hikmetle çözülür. Aklın acziyetini hikmetler telâfi eder. Kaynak Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl 2017 Ay Ocak Sayı 143 İslam ve İhsan Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Veâtâkum min kulli mâ seeltumûhuc ve-in te’uddû ni’metaAllâhi lâ tuhsûhâk inne-l-insâne lezalûmun keffârunVe Allah ne dilediyseniz hepsini de vermiştir size ve Allah'ın nimetlerini saymaya kalkışırsanız sayamazsınız. Gerçekten de insan, pek zalimdir, küfrü pek boldur onun. Hem Rabbiniz size istediğiniz ve ihtiyaç hissettiğiniz her şeyden verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür. Bu nedenle insanların çoğu şükretmek yerine şekavete yönelmektedir.Ve size kendisinden isteyebileceğiniz her türlü şeyden bir kısmını veren de O'dur. Öyle ki, Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız. Yine de insanoğlu, yaratılış gayesi dışında yaşamakta pek ısrarlı ve gerçekleri örtbas etmekte de pek size, istediğiniz düşündüğünüz şeylerin bir kısmını verdi. Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız. İnsan çoğunlukla zâlimce ve nankörce her şeyden size verdi. Allah'ın nimetini saymaya kalksanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek Allah istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah'ın bunca nimetini teker teker saymağa kalkışsanız, onu kısım kısım bile sayamazsınız. Gerçekten insan çok zalimdir, çok istediğiniz her şeyden size bir miktar verendir. Allah’ın nimetlerini sayarsanız, bitiremezsiniz. Muhakkak insan çok zalim ve çok size istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zâlimdir; çok nankördür!Neyi istedinizse, onu da verdi size; Allahın nimetini saymak isteseniz de, sayamazsınız; evet insan çok zalimdir, çok iyilik bilmezO size kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetlerini sayacak olursanız, onları saymakla bitiremezsiniz. Buna rağmen kuşkusuz insan çok zalim ve çok istediğiniz her ni’meti ihsân itdi. Allâh’ın lütuflarını elinizden gelir ise ta’dâd idiniz. Lâkin insân zâlim ve isteyebileceğiniz her şeyi size vermiştir. Allah'ın nimetini sayacak olsanız bitiremezsiniz. Doğrusu insan pek zalim ve çok nankördür.*O, istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok size istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür!O'ndan ne dilediyseniz size verdi. ALLAH'ın nimetlerini sayarsanız bitiremezsiniz. İnsanoğlu gerçekten çok zalimdir, çok Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size verdi. Allah'ın nimetini saymak isterseniz sayamazsınız! Doğrusu insan çok zalim, çok size istediğiniz şeylerin hepsinden verdi öyle ki Allahın nı'metini saysanız onu bitiremezsiniz, her halde insan, çok zâlim, çok nankörOndan istediğiniz her şeyden size verdi. Eğer Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan, çok zalimdir, çok 1- Nankördür. Ayette yer alan “zalim ve nankör” nitelemesi, insanların tamamını kapsayan bir niteleme değildir. Belirlilik takısıel ile işaret edile... Devamı..O, size istediğiniz şeylerin hepsinden verdi. Eğer Allahın bunca ni'metini birer birer saymak isterseniz ne mümkin? siz onları icmal suretiyle bile sayamazsınız. Hakıykat, insan çok zulümkârdır, çok size, kendisinden istediğiniz şeylerin hepsinden verdi. Bununla berâber, Allah'ın ni'metini sayacak olsanız, onu sayamazsınız.1 Muhakkak ki insan, Allah'ın bunca ni'metlerine rağmen gerçekten çok zâlimdir, çok nankördür.1“Cenâb-ı Hakk’ın, insana karşı şu koca kâinâtı nasıl bir saray hükmünde halk edip yaratıp, semâdan zemîne gökten yere âb-ı hayâtı hayat veren ... Devamı..İstediğiniz her şeyi veren ve sayamayacağınız kadar pek çok nimetleri sizin için artıran da O dur. Buna rağmen insan Rabbinin nimetlerini hep inkâr ederek, kendisine haksızlık size Kendisinden dilediklerinizin hepsini verdi. Allah’ın iyiliklerini bir bir saymıya kalkacak olursanız saymakla bitiremezsiniz. Doğrusu, insan çok kıyıcıdır, çok istediğiniz şeyin hepsini vermiştir. Allah/ın nimetini sayalım derseniz sayamazsınız. Böyle iken yine insan çok zalim, çok kendisinden istediğiniz her şeyi size vermiştir. Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkarsanız sayamazsınız. Muhakkak ki insan çok zalim ve çok size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp bitirmeye güç yetiremezsiniz. Şüphesiz insan pek zalimdir, pek O, sonsuz ilim ve hikmeti çerçevesinde, kendisinden isteyebileceğiniz her şeyden belli bir miktarı, belli bir ölçüye göre size verdi. Öyle ki, Allah’ın nîmetlerini saymaya kalksanız, onları saymakla insanoğlu, gerçekten de çok zâlim, çok nankördür! Ama nimetlere şükreden kullar da var! İşte size bir örnekSize istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetini saysanız, onları tek tek sayamazsınız. Gerçekten İnsan, çok nankör Allah size, istediğiniz her şeyi verdi. Hattâ onun nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız. Buna rağmen insanoğlu hem çok acımasız, hem de çok nankördür...Allah size ihtiyacınız olan her şeyden verdi. Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür! Verilen nimetlere nankörlük edip Rabbine isyan eder. Yasalarına göre yaşamaz. Rabbiyle ilahlık konusunda yarışır. Allah’ın yasalarına karşılık yasalar koyarak ilahlık iddia eder. Bizim yasalarımız Allah’ın yasalarından daha üstündür diye hava atar. İnanmayanları, kabul etmeyenleri cezalandırır. Üstün olarak ilan ettiği yasaları iki gün sonra beğenmediği için kendisi değiştirir. Gerçekten insan ne yaptığını bilmez! Ne söylediğini bilmez! Her isyanıyla, her yaptığıyla kendini ateşe attığının farkına varmaz! O, size istediğiniz her şeyden bir kısmını vermiştir. Allah’ın nimetlerini sayacak olsanız onları sayamazsınız. [*] Şüphesiz ki insan çok zalimdir, çok nankördür!Benzer mesaj Nahl 16 Allah size kendisinden istediğiniz her şeyden bir kısmını verdi. Eğer Allah’ın nîmetlerini saymaya kalkarsanız, onu sayamazsınız. Gerçekten inanmayan insan nefsine karşı pek zâlim, Allah’ın nîmetlerine karşı pek size kendisinden isteyebileceğiniz her türlü şeyden [bazısını] ⁴⁷ veren O’dur; öyle ki Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız. [Yine de] insanoğlu zulmünde pek ısrarlı, nankörlüğünde pek inatçıdır!47 Yani, insanın bütünüyle hayrına ya da yararına olacağı, ancak sınırsız ilim ve hikmet sahibi Allah tarafından öngörülen hususlarda Allah kullarının... Devamı..İşte böylece O, size yaşamanız için gerekli olan her şeyi vermiştir. Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız onu saymaya gücünüz yetmez. Doğrusu insan çok zalim ve çok nankördür. 22/66, 43/15, 76/3ve isteyebileceğiniz her türlü şeyden yararınıza olanları size veren… Ve eğer Allah’ın nimetlerini[²⁰¹²] saymaya kalksanız baş edemezsiniz. Şu da bir gerçektir ki, insanoğlu zulme pek yatkın olup nankörlüğünde hayli ısrarcıdır.[²⁰¹³][2012] Lafzen “nimetini”. Kuraldır Mastar muzaf olursa tekiline çoğul manası verilebilir. [2013] Bu âyetler “Açlık evrensel, ihtiyaç sınırsızdır”... Devamı..Ve size istedikleriniz şeylerin hepsinden vermiştir ve Eğer Allah'ın nîmetini sayacak olsanız sayıp bitiremezsiniz. Şüphe yok ki insan elbette çok zalîmdir, çok O, Kendisinden dilediğiniz her şeyi verdi. Öyle ki Allah'ın size verdiği nimetleri birer birer saymaya kalkarsanız, mümkün değil, onları sayamazsınız. Gerçekten insan zalim ve nankördür. [16, 18]Ve kendisinden istediğiniz herşeyden size bir parça verdi. Eğer Allah'ın ni'metini saymak isteseniz sayamazsınız! Doğrusu insan çok haksızlık edendir, çok nankördür!"Ve size istediğiniz her şeyi virdi. Eğer Allâh'ın ni'metlerini ta'dâd itmek isteseniz sayamazsınız. Tahkîk insân inkâr idici ve son derece size istediğiniz her şeyden vermiştir. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız bitiremezsiniz. Ama insan, yanlışı çok yapar, çok da dilediğiniz her şeyi size vermiştir. Allah'ın nimetini sayacak olsanız bitiremezsiniz. Doğrusu insan pek zalim ve çok istediğiniz herşeyden size verdi. Onun nimetlerini saymaya kalksanız, saymakla bitiremezsiniz. Fakat insan çok zalim, çok istediğiniz her şeyden size bir parça verdi. Allah'ın nimetini saymaya kalksanız, sayıp bitiremezsiniz. Doğrusu şu ki insan, gerçekten çok zalim, çok virdi size her neseneden kim diledüñüz anı. daħı eger śavasız Tañrı ni'metini śayımayasız anı. bayıķ ādemįler žulm eyleyicilerdür gey virdi size her nesneden kim diledüñüz anı. Daḫı eger ṣayasız Tañrınimetlerin ṣayımayasız. Bayıḳ ādemī ẓulm eyleyicidür, key nā‐sipāsdur.Allah sizə istədiyiniz şeylərin hamısından vermişdir. Əgər Allahın ne’mətlərini sayacaq olsanız, sayıb qurtara bilməzsiniz. Həqiqətən, insan çox zalım, həm də çox nankordur. O, Allahdan başqasına tapınmaqla özünə zülm edər, Onun lütfünü, mərhəmətini danmaqla küfrani-ne’mət olar.And He giveth you of all ye ask of Him, and if ye would count the bounty of Allah ye cannot reckon it. Lo! man is verily a wrong doer, an He giveth you of all that ye ask for.1910 But if ye count the favours of Allah, never will ye be able to number them. Verily, man is given up to injustice and ingratitude.19111910 Sincere and true prayer in faith is answered by Allah. Thus He gives us everything which a wise and benevolent Providence can give. 1911 I have t... Devamı.. وَاٰتٰىكُمْ مِّنْ كُلِّ مَا سَاَلْتُمُوْهُۗ وَاِنْ تَعُدُّوْا نِعْمَتَ اللّٰهِ لَا تُحْصُوْهَاۗ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَظَلُوْمٌ كَفَّارٌ ࣖ ابراهيم ٣٤ And He gave youوَءَاتَىٰكُمve size verdiof allمِّن كُلِّherşeydenyou asked of Himسَأَلْتُمُوهُۚkendisinden istediğinizyou countتَعُدُّوا۟saymak istesenizthe Favor of Allahنِعْمَتَni'metinithe Favor of AllahٱللَّهِAllah'ınnot you will be able to count themلَا تُحْصُوهَآۗsayamazsınızthe mankindٱلْإِنسَٰنَinsanis surely unjustلَظَلُومٌçok haksızlık edendirand ungratefulكَفَّارٌçok nankördürveâtâküm min külli mâ seeltümûh. vein te`uddû ni`mete-llâhi lâ tuḥṣûhâ. inne-l'insâne leżalûmün keffâr. ʾIbrāhīm 1434Diyanet IsleriKendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size vermiştir. Allah'ın nimetini sayacak olsanız bitiremezsiniz. Doğrusu insan pek zalim ve çok SahihAnd He gave you from all you asked of Him. And if you should count the favor [ blessings] of Allah, you could not enumerate them. Indeed, mankind is [generally] most unjust and ungrateful. [14] Ibrahim 341 Abdulbaki GölpınarlıVe Allah ne dilediyseniz hepsini de vermiştir size ve Allah'ın nimetlerini saymaya kalkışırsanız sayamazsınız. Gerçekten de insan, pek zalimdir, küfrü pek boldur Adem Uğur3 Ali Bulaç4 Ali Fikri Yavuz5 Celal Yıldırım6 Diyanet Vakfı7 Edip Yüksel8 Elmalılı Hamdi Yazır9 Fizilal-il Kuran10 Gültekin Onan11 Hasan Basri Çantay12 İbni Kesir13 İskender Ali Mihr14 Muhammed Esed15 Muslim Shahin16 Ömer Nasuhi Bilmen17 Rowwad Translation Center18 Şaban Piriş19 Shaban Britch20 Suat Yıldırım21 Süleyman Ateş22 Tefhim-ul Kuran23 Yaşar Nuri Öztürkالقرآن الكريم - ابراهيم14 34Ibrahim 1434

allahın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız