allah yılanı neden sürüngen yarattı
PandoraTüm Kitaplar Listesi - 6 (Kısa Sürede Temin Edilebilen Kitaplar)
Ancakterör noktasına varana dek sevdiğim ve arzuladığım şeylerle ayığım – geri kalan her ne varsa kefenli mobilyalardır, gündelik anestezidir, beynin bokudur, totaliter rejimlerin alt-sürüngen can sıkıntısıdır, basmakalıp sansür ve
Veöyle oldu. Tanrı çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü. Tanrı, ‘İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım’ dedi.’ 6 ‘Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.’ 7
Kumplajın geniş gerginliklerine, kum tepeciklerinin gri-yeşil otlarla kaplı olduğu ve daha içerilerde bir orman dolusu şekilsiz ağacın pençeye benzeyen tepelere kafa tuttuğu yere doğru elini salladı. "Solamniyalıların buraya neden gelmek isteyeceklerini anlayamıyorum. Bu yere kimsenin geleceğini zannetmiyorum.
Kendiniinsan zanneden saksağan ‘Penguen’le tanışın. Sydney’de, Bloom ailesiyle birlikte yaşayan kuş, ailenin akşam yemeklerine eşlik ediyor, çocuklar dişlerini fırçalarken
Recherche Site De Rencontre Suisse Gratuit. Audio Preview 8 Views DOWNLOAD OPTIONS IN COLLECTIONS Uploaded by Marjii on April 13, 2022 SIMILAR ITEMS based on metadata
“Yerler ve göklerin altı günde yaratılmasının hikmeti nedir? Bu altı günün mahiyeti nasıldır, bizim günlerimizle bir farkı var mıdır?” Prof. Dr. Ömer Çelik açıklıyor. KAİNAT KAÇ GÜNDE YARATILDI? Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur “Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan sonra arşa istivâ eden; gündüzü, kendisini süratle kovalayan geceyle bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğdiren Allah’tır. Bilin ki yaratma da, emir ve idâre yetkisi de yalnız O’na aittir. Âlemlerin Rabbi olan Allah yüceler yücesidir.” Araf Suresi, 54 Bize göre “gün” 24 saatlik bir vakit diliminden ibarettir. Fakat Allah katında gün bizim hesap ettiğimiz 24 saatten ibaret değildir. Kur’ân-ı Kerîm’in verdiği bilgilere göre Allah katında bizim hesap ettiğimiz bin seneye Secde 32/5, elli bin seneye Meâric 70/4 denk günler olduğu gibi, “Allah, sayısız isim ve sıfatlarıyla her an sınırsız tecellî ve yaratma hâlindedir.” Rahmân 55/29 âyetinde “gün”, tek bir ân mânasında kullanılmıştır. Buna göre Rabbimizin ölçülerine göre gün, duruma göre değişen ve miktarını ancak kendisinin bilebileceği bir zaman sürecidir. Göklerin ve yerin altı günde yaratılması da, yine süresini ancak Allah’ın bilebileceği altı devir, ilmî çalışmaların verdiği bilgiye dayanarak söylersek altı jeolojik devirde yaratılması anlamını taşır. Nitekim günümüzde bu alanda gerçekleştirilen bilimsel araştırmalar, kâinatın, süresi milyar yıllarla ifade edilen çok uzun devirler içinde yaratıldığını söylemektedir. Cenâb-ı Hak, gökleri ve yeri yarattıktan sonra “arşa istivâ etmiştir.” اَلْعَرْشُ arş yüksek bir mekân, eve nispetle tavan, tavana nispetle çatı, çadır ve çatı gibi yükselen ve gölge veren şeyler mânasına gelir. Bu mânalardan hareketle arş, hükümdarların oturduğu taht ve bu tahtın gereği olan kuvvet, hakimiyet ve saltanat mânasında da kullanılmıştır. اَلإسْتِوَاءُ istivâ ise oturmak, kurulmak, yerleşmek, yönetmek, idare etmek demektir. Allah’ın arşa istivâsını fizikî ve cismânî olarak düşünmek mümkün olamaz. Dolayısıyla bu ifade, bütün varlıkların üstünde ve ötesinde sonsuz yüceliğe sahip, mutlak hâkim olan Allah’ın, kâinata ve kâinatta bulunan her şeye hükmetmesi, onları en mükemmel şekilde düzenleyip yönetmesi mânasındadır. Bunun temsilî bir ifade olduğunu düşünürsek, hükümdarlar tahta oturup ülkelerini yönettikleri gibi, mâhiyetini sadece kendisinin bileceği bir şekilde Rabbimiz de tahtına oturup bütün kâinatı yönetmekte, sevk ve idâre etmektedir. Bunun açık delillerinden biri geceyi gündüzün üzerine örtmesi; gecenin gündüzü süratle takip etmesi ve ona yetişmeye çalışmasıdır. Bir başka açık delil de güneşi, ayı ve yıldızları yaratıp emrine boyun eğdirmiş olmasıdır. Âyetin “Yaratma da, emir ve idâre yetkisi de yalnız O’na aittir.” Arâf 7/54 kısmı pek derin mânalar ifade eder Maddesiyle, mânasıyla bütün varlıkları yaratan ve onlarla ilgili her türlü emri veren Allah’tır. Bütün kâinat O’nun yaratığı; bunların yaratılması, varlıklarının devam ettirilmesi ve yönetilmesiyle ilgili kanunlar da O’nun emridir. Madde ve mâna, beden ve ruh, mülkiyet ve tasarruf hep Allah’ın eseri ve düzenlemesi olup, O’nun mükemmel ilmi, hür iradesi ve nihâyetsiz kudretiyle ortaya çıkıp varlıklarını devam ettirmektedirler. İşte bu muazzam işleri gerçekleştiren ve âlemlerin Rabbi olan Allah pek yücedir. اَلْبَرَكَةُ bereket kelimesinde büyüklük, yücelik, süreklilik ve sağlamlıkla birlikte büyüme, artma ve gelişme mânaları vardır. Bunlara ilâve olarak iyilik ve refah mânalarını da taşır. Buna göre âyet, “Allah’ın iyilik, ihsân, ikram ve faziletleri nihâyetsizdir. O’nun hayrı her yere ulaşır. O, hudûdu olmayan yüce bir makam ve mevki sahibidir. Üstelik, O’nun iyilikleri ve faziletleri için bir bozulma veya eksilme sözkonusu değildir, sürekli ve sabittir. İnsanı yaratan ve onu kullukla sorumlu tutan da O’dur.” Dolayısıyla insan Rabbini en iyi şekilde tanımaya çalışacak, O’nun emrini her şeyin üstünde tutacak ve var gücüyle kulluğunun gereğini yerine getirmeye gayret gösterecektir. Bunu başarmak için de acziyetini fark edip Rabbine yalvaracaktır Sizi imtihan edip hanginizin daha güzel amel işleyeceğini ortaya çıkarmak için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur. Arşı ise daha önce su üzerinde idi. Buna rağmen şayet “Siz öldükten sonra kesinlikle diriltileceksiniz” diyecek olsan, inkâra saplananlar muhakkak “Bu düpedüz bir büyüden başka bir şey değil” derler. Hud Suresi, 7 “Allah’ın arşınının su üzerinde olması” meselesi zaman, su ve arş kavramları açısından incelendiğinde, bundan farklı yorumlar çıkarılabilmektedir Eğer âyette kastedilen zaman kâinatın yaratılışından önce ise, o takdirde “su” kelimesinin burada bir istiareden ibaret olduğunu ve arş gibi onun da gerçek niteliğini bilemeyeceğimizi kabul etmemiz gerekir. Kâinatın ilk yaratılma aşamalarında ise, bizim dünyamızın “su” kavramına oldukça yaklaşmış oluruz. Çünkü bugün bilim dünyasının ortak kanaati hâline gelmiş ve oldukça ciddi kanıtlarla desteklenen teoriler, kâinatın sıfır hacim ve sonsuz yoğunlukta, trilyonlarca derece sıcaklıkta bir kozmik çorbadan yaratılmış olduğu ve daha sonra da adım adım atom parçacıklarının inşa edildiği yönündedir. Buna göre kâinatın ilk dönemlerinde, madde bütünüyle hidrojen çekirdeklerinden ibaretti ki, hâlen de kâinattaki maddenin dörtte üçünün hidrojenden ibaret olduğu hesaplanmaktadır. Hidrojen ise suyun hammaddesidir; kelimenin kökü “su”dan gelmekte ve hidrojen adı da “suyu doğuran” anlamını taşımaktadır. Bu açıdan yaklaşıldığında, kâinatın uzun çağlar boyunca ağırlıklı olarak hidrojen üzerinde tecelli eden ilâhî irade ile şekillendiğini ve suyun hammaddesi ile göklerin ve yerin yaratılarak bugünkü hâlini aldığını söyleyebiliriz. Eğer âyetteki ibâre “yerin yaratıldığı” zamana işaret ediyorsa, bu defa, bizim bildiğimiz suya iyice yaklaşmış oluruz. Her üç halde de suyun yaratılış için taşıdığı önem âşikârdır. “Arş” kelimesine gelince, Allah’ın kudret ve hâkimiyetini ifade etmesi itibariyle bu kelimenin su ile ilişkisi de açıktır. Çünkü Allah’ın ilim, irade, kudret ve rahmetinin eserleri, bütün ihtişamıyla, hayat üzerinde kendilerini göstermektedir ve hayatta suya bağlıdır. Nitekim Enbiyâ sûresi 30. âyette buna açıkça işarette bulunulmuştur. Kandemir ve diğerleri, Meâl, I, 750-751 Arşın, suyun, göklerin, yerin ve bunlarda bulunan her şeyin yaratılma maksadı, akılla donatılıp sorumlu kılınan insanı imtihan etmek ve bunlar içinde en güzel amel işleyenleri seçip ortaya çıkarmaktır. Efendimiz’in beyânıyla “Hangisinin akılca en güzel, Allah’ın haram kıldığı şeylerden sakınmada en müttaki, O’nun taatine koşmada en süratli olduğunu belirlemektir.” Suyûti, ed-Dürrü’l-Mensûr, IV, 404 GÖKLERİN VE YERİN YARATILMASINDA ALTI GÜNDEN MAKSAT NEDİR? “O Allah ki, gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunan her şeyi altı günde yarattı, sonra da arş üzerine istivâ etti. Sizin O’ndan başka ne bir dostunuz ne de bir şefaatçiniz vardır. Hâlâ düşünüp ders ve öğüt almayacak mısınız?” Secde Suresi, 4 “Altı gün”den maksat, süresini akılla idrâk etmemiz mümkün olmayan altı uzun zaman dilimidir. Gökler, yer ve onlarda bulunan varlıkların yaratılması bu uzun zaman dilimleri içinde gerçekleşmiştir. Cenâb-ı Hak, kâinatın yaratılışını tamamladıktan sonra arşa istivâ etmiş yani varlıkları kendi hâline bırakmayıp, onların saltanat, hâkimiyet, tedbir ve tasarrufunu kudret elinde tutmuştur. Her şey O’nun kudret ve iradesine bağlı olduğu ve ancak O’nun izni ile hareket ettiği için, gerçek mânada bizim için Allah’ın dışında bir dostun veya bir şefaatçinin olması imkân dışıdır. Kaynak Prof. Dr. Ömer Çelik, Hakk’ın Daveti Kur’an-ı Kerim Meali ve Tefsiri, Erkam Yayınları İslam ve İhsan
BZMFRM,Oyun Arşivi,Program Arşivi,Online Oyunlar,Knight,Metin2,CS,Ödev Arşivi,Online,Slayt,İndir BZMFRM,Oyun Arşivi,Program Arşivi,Online Oyunlar,Knight,Metin2,CS,Ödev Arşivi,Online,Slayt,İndir İslam ve İnsan Bölümleri İslam ve İnsan YazarMesajKayıt tarihi 01/01/70Aktiflik Deneyim Saygınlık Seviye Konu Allah kainatı neden yarattı? Salı Haz. 29, 2010 848 am Allah kainatı neden yarattı?Şu kainatın ve içindeki varlıkların Sanii olan Cenabı Hak, şu kainatı çok ciddi gayeler için yaratmıştır. Kuran bunu şöyle bildirir"Biz göğü, yeri ve bu ikisi arasında olanları oyun olsun diye yaratmadık." Enbiya suresi, 16"Göğü, yeri ve bu ikisi arasında olanları boşuna yaratmadık." Sad suresi, 27"Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." Zariyât 56Ayetinin ders verdiği gibi, “şuur sahiplerinin Allah’ı bilmeleri, tanımaları ve O'na ibadet etmeleridir”.Bütün varlıklar kendilerine mahsus dillerle yüce yaratıcıyı tesbih ve takdis ederler. Kendilerine tevdi edilen görevleri büyük bir zevk ve şevkle yerine getirirler. Mesela güneş bir saniye bile geri kalmadan kendine çizilen yörüngede yoluna devam eder. Irmaklar bir cuş u huruşla denizlere doğru akar. İnsanın emrine verilen hayvanlar tam bir itaatle ona hizmet eder. Ayrıca, kâinat yaratılmasaydı Allahın sıfatlarının ve isimlerin o sonsuz kemali ve güzelliği bilinmeyecekti. Bu bilgi sadece Allaha mahsus kalacaktı. Cenab-ı Hak isim ve sıfatlarının manevi güzelliklerini tecelli ettirmekle, kendi cemal ve kemalini bu eserlerinde kendisi bizzat müşahede buyurduğu gibi, melekleri, insanları ve cinleri de bu şereften, bu lütuftan hissedar etmek diledi. Mahlukatı yaratıp yaratmama hususunda Allah, İlahi tercihini yaratma şeklinde yapmış ve bu tercih mahlukat için sonsuz bir rahmet olmuştur. Yoksa, bir ismi Samed Her şey ona muhtaç, O ise hiçbir şeye muhtaç değil olan Allahın bu alemi yaratmasının, haşa!, bir ihtiyaçtan geldiği düşünülemez. Alaaddin Başar Allah kainatı neden yarattı? 1 sayfadaki 1 sayfası Similar topics» ALLAH SEVGİSİ» Allah hep bizimle» ALLAH'ın 99 İSMİ.» Allah’ın adıyla sayfa açtı ve » Allah mı demeli yoksa Tanrı mı ? Bu forumun müsaadesi varBu forumdaki mesajlara cevap veremezsinizBZMFRM,Oyun Arşivi,Program Arşivi,Online Oyunlar,Knight,Metin2,CS,Ödev Arşivi,Online,Slayt,İndir İslam ve İnsan Bölümleri İslam ve İnsanBuraya geçin
Faruk Beşer, doğuştan engelli insanların yaşadıkları zorluklar üzerine ortaya çıkan bazı sorular hakkında fikir Beşer / Yeni ŞafakÖzürlüler ve Allah’ın Adaleti meselesiŞöyle sorularla sıkça muhatap oluruzYaratılıştan kusursuz olan canlılarla kusurlu yaratılanlar arasında ne fark vardır ki, kusurlular böyle yaratıldılar? Bunu Allah’ın adaleti ile nasıl açıklayabiliriz?Önce bu sorunun pek çok meselenin nirengi noktası olan zor bir soru olduğunu kabul etmek zorundayız. Eğer böyle soruların yeni bir şey söylemeye gerek kalmayacak bir cevabı verilebilmiş olsaydı şimdi biz de cevap aramak zorunda kalmazdık. Hatta cevap için şöyle karşı bir soru da sorulabilir Her zaman her sorunun kesin cevabı verilebilir mi, ya da verilmiş midir? Verilmemişse, ki öyle gözüküyor, o zaman da bundan şöyle bir sonuç çıkarabiliriz Demek ki kulun böyle soruların cevabını kendi şartlarına göre arama gibi bir görevi daha vardır. Bu da onun tefekkürün bütün bileşenleri yardımıyla aklını kullanmasının istenmiş olmasıyla eş anlamlıdır. Düşünecek ve imanını tahkik düzeyine çıkaracak. Tekdüze olmayan hayatta pentatlon yarışını kazanacak. Bu aynı zamanda insana ve düşünmeye verilen değerin de bir okuduğumuz Telhis’ kitabında şu anlamda bir beyit vardı “Nice fevkalade akıllı insanlar görürsünüz, hayatları zorluklarla doludur. Ve nice zırcahil insanlar görürsünüz, nimetler içinde yüzerler. İşte bu durum bazen düşünceleri allak bullak eder ve derya gibi âlimi bile zındık yapar.” Demek ki meselenin çözümü kolay değildir ve düşünüp hikmetlerinin bulunmasını gerektirir. Mesele doğrudan şer problemi teodise ile de aklımıza gelenleri söyleyelimÖnce kusurlu olma ne demektir? Mesela boyu uzun olan mı kısa olan mı kusurludur? En olumlu saydığımız bir insanla en olumsuz saydığımızı bir çizginin iki ucuna koyalım, arada daha sonsuz sayıda farklı insan olacak. Hangisinin yaratılışını en kusursuz sayacağız? Kaldı ki bize göre kusurlu saydıklarımızın yanında pek çok açıdan, yine bize göre daha iyi durumda olanlar bulunacak. O zaman adaleti ve adaletsizliği nereden başlatacağız?Sonra Allah’ın yaratmasındaki adaleti biz kendi ölçülerimizle mi belirleyeceğiz? Sanki Allah herkesi eşit yaratmak zorunda idi de bir kısmını farklı yaratınca adaletsizlik yapmış oldu. Oysa meseleye bu kısacık imtihan dünyasında Allah’ın herkese istediği soruyu sorup ondan o sorunun cevabını bekliyor olması olarak bakmak daha mantıklı olabilir. Hangi sorunun kaç derecelik bir puanının olduğunu da biz bilmiyoruz. Muhtemelen bu farklılıktaki adaleti ancak gidince Allah’ın cc herkesi her bakımdan eşit yaratmasının adalet olduğunu sanabiliriz. Oysa bu her şeyin altüst olması ve hayatın bitmesi anlamına gelir. Birinin diğerinden farklı yaratılmış olmasını adaletsizlik sayarsanız dünyadaki herkesin her bakımdan eşit olması gerektiği sonucuna varırsınız. Zamanda, mekanda, cinsiyette, boyda postta, sağlıkta, zenginlikte fakirlikte… ilah. O takdirde hayatın aslında hiç olmadığını ve durduğunu göreceksiniz. Hatta bu eşitliği sadece insanla sınırlamamız da haksızlık olur. Çünkü birisi çıkıp haklı olarak, niçin Allah bizi insan, yılanı ise sürüngen bir hayvan yarattı, yılanın suçu neydi? diye sorabilir. Veya bunu yılanın kendisi sorabilir. O takdirde onlarla da bir eşitlik sağlandığını düşünün. Hatta bunu hayatın diğer bütün alanlarına ve diğer bütün varlıklara doğru genişletin ve sonra da karşınıza çıkan manzarayı hayal edin! Böyle bir hayat olabilir mi? Demek ki farklılıkta hikmet vardır ve bu durum adaletin ta kendisidir. Ancak bizim bu hikmeti/ hikmetleri anlamaya çalışmamızın da bir sakıncası tekrar sadece insanlara gelelim ve tekrar bütün insanların her bakımdan eşit olduğunu hayal edelim. Kim kiminle evlenecek, kim kimi çalıştıracak, kim kimi sevecek? Farklılık olmazsa sevgi, merhamet, acıma, yardımlaşma gibi yüzlerce duygu ve ilişki kaybolup gitmeyecek mi? Böyle bir hayatta yaşamayı kim ister? Bir güçlünün bir özürlüye el uzatması, bir zenginin bir fakirin imdadına koşması, bir sağlamın bir hastaya merhem olması gibi yüzlerce duygu karışmamış bir hayatın tadı tuzu kalır mı?Bu sebepledir ki Resûlüllah Efendimiz sa “Siz dünya nimetleri konusunda kendinizden aşağı saydıklarınıza, ibadet ve takva konusunda ise yukarıda gördüklerinize bakın” buyurur. Bu durum bile farklılığın aslında insanın yükselmesi için bir motivasyon olduğunu gösterir. Dünya nimetlerinde kendinizden üstün saydıklarınıza özeneceğinize, ibadet ve takvada üstün olanlara bakıp onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz. Bu daha akıllıca olur.
Allah’ı kim yarattı sorusu ve yanıtı çelişki ve tutarsızlıklarla doludur. Bu soruya karşılık sorulan en yaygın soru yaratıcı yaratık olur mu’ sorusudur. Yaratan, yaratılmış olamaz ve böyle bir soru sorulduğunda ardından gelecek sorular sonsuza kadar gidebilmektedir. Onu kim yarattı diye sorulduğunda ardından gelecek soru, peki onu kim yarattı olacaktır ve bu durum sonsuz bir soru silsilesi olarak devam kim yarattı sorusunun cevabı yaratan yaratılmış olamaz diye verilebilmektedir. Çünkü yaratıcı, varlığının herhangi bir başlangıcı ve sonu olmayan demektir. Yaratık yaratıcı olamaz ve varlığının başlangıcı ve sonu olmayan tek bir yaratıcı olması gerekir. Bilim felsefesinde bir şeyin açıklaması olması gerekir. Böylece bu açıklama üzerine felsefe yapılabilir. Yoksa açıklamanın açıklamasının açıklaması vb. şeklinde sonsuz bir soru silsilesi oluşur. Bu şekilde ne ilmi bir faaliyette bulunulabilir ne de bir sonuca ulaşılabilir. Allah’ı kim yarattı sorusu da bu soru silsilesini oluşturan, anlamsız bir doğmak ya da doğurulmak gibi sıfatlardan uzaktır. Allah’ın ne bir başlangıcı ne de bir sonu vardır. Ezeli ve ebedi olan Allah’ın eşi ve benzeri yoktur. Yaratıcı olan, yaratılan olamaz. Bu durum hiçbir inanca ya da mantığa uygun değildir. Bu durumda bu sorusunun sorulması bile tamamen mantık Kim Yarattı Sorusu İle İlgili Ayetler Hangileridir?Bu soru Allah’a ortak koşan kişiler tarafından Peygamber Efendimize sorulmuştur. Peygamberimiz Allah’ı nasıl anlattı merak ediyorsanız; bu soru üzerine Cebrail Allahü Azimüşşan’dan İhlas Suresini cevap olarak getirmiştir. Resul-i Ekrem Efendimiz asm de bu soruyu soran kişilere İhlas suresi ile cevap verilmesini buyurmuştur. Allah’ı kim yarattı sorusuna nasıl cevap verilmeli denildiğinde İhlas Suresi akla gelmelidir. Allah’ı kim yarattı ayet ile cevabı şu şekildedir;“De ki O Allah’tır, Ehad’dir. O Allah’tır, Samed’dir. Doğurmadığı gibi, doğmamıştır da. Hiçbir şey O’nun dengi ve benzeri değildir.”Ayet-i kerimedeki Allah lâfzı Cenab-ı Hakk’ın zatına işaret etmektedir. Ehad’ ise Allah’ın birliğini anlatmaktadır. Samed’ ise Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmadığını, her şeyin O’na muhtaç olduğunu ifade Kim Yarattı Sorusuna Örneklerle CevaplarAllah’ı kim yarattı hadis-i şerifte şöyle bahsedilmiştir;“Şeytan, seni kim yarattı’ diye vesvese verince, Allah yarattı’ denirse, Onu kim yarattı’ diye, vesvese verir. Kendisine, böyle vesvese gelen kimse, Ben Allah ve Resulüne iman ettim’ desin. Buhari“Allah’ın yarattığı şeyleri tefekkür edin, ama zatını tefekkür etmeyin.” Ebuşşeyh“Sizden biriniz Bu Allah, mahlukatı yarattı, peki Allah’ı kim yarattı?!’ diye soruncaya kadar soru sormayı sürdüreceksiniz!” Buhari, Bel’u’l-halk, 11; Iman, 212-215Allah Resulü sav “Allah, ümmetimin içinden geçirdikleri şeyleri konuşmadıkça ve yapmadıkça bağışlamıştır.” Buyurdu. Müslim, Iman, 201, 202Bu sorunun kendi içinde zincirleme cevaplara sahip olması ve gerçekleşmesi olanaksız olması sebebiyle çürütülmüştür. Buna bir örnek vermek gerekirse; asker emir onbaşından almaktadır. Onbaşı yüzbaşından, yüzbaşı başkumandan emir almaktadır. Başkumandan ise padişahtan emir alır. Peki padişah kimden alır? Böyle bir soru sorulamaz. Bu durumda padişah emir alıyor olsa, asker derecesine inmesi fiziği alanında yapılan bazı çalışmalar, karanlık madde ve karanlık enerji olarak adlandırılan ve kâinatın %99’unun oluşturan enerji-madde karışımının bir anda var olduğunu göstermektedir. Yani öncesi yoktur. Trilyonlarca parçacığın önceki bir sebebinden bahsedilemezken, elbette bir yaratıcı ve öncesizliği olmalıdır. Bu sorunun sorulması, bazı kavramların daha öncesinden bahsedilmesinin imkânsız olduğu fikrini çürütür. Ki bu durumda imkansızdır.
allah yılanı neden sürüngen yarattı