allah dardaki kuluna neden yardım etmez
HamzaAtlı yazarına ait Allah bize neden yardım etsin! başlıklı köşe yazısını okuyun.
Allahneden bana yardım etmiyor? Gizli Üye. merhaba arkadaslar size bir sorum olacak önclikle sunu soylıyımkı ben cok inançlı bir insanım her gun dua ederim vs vs. ama kendimi bildim bileli her işim ters gidiyor istediğim hiçbir şey olmuyor , basım dertten kurtulmuyor , surekli allaha dua ediyorum son 1 haftadır dusunuyorum
Aslındaimanın temizlenmesi olarak da düşünülebilir. Allah Sevdiği Kuluna Azap Etmez Ona Sıkıntı Verir Ve Sabrettirir Günah işlemeye yeltenen kullarını kötülüklerden korumak ve imanının güçlenmesini sağlamak için Allah, her kuluna belli zamanlarda sıkıntı verir ve sabretmesini ister.
Fussilet46. “İşte bu, ellerinizin önden gönderdiği şeyler yüzündendir. Allah, kullara asla zulmetmez.”. Enfal 51. “Al, işte bu, iki elinin önden gönderdiğidir. Şu bir gerçek ki, Allah, kullara asla zulmedici değildir.”. Hac 10. Hatta Allah çok affedici, çok merhametli olduğu için pek çok yanlışımızı da
Aynızaman da Allah bu kimsenin anne-babasına ve çocuğuna dünya ve ahirette hayırlar ihsan eder.’ Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sözünde geçen; Kur'an ehli, Allah ehli ve Allah’ın has kullarından biri olmak için bir nasip olmasını isteyen bir kimse, en az ayda bir kere Kur’an-ı hatim etmesi gerekir. Abdullah b.
Recherche Site De Rencontre Suisse Gratuit. Geçen günlerin birinde, bozulan ahlâki yapımız, her anlamda dejenere olmuş toplum, bırakın İslam’ı insanlıktan dahi nasiplenmemiş yığınları konuşurken bir arkadaşım dua ile bitirmek istedi sohbetimizi. -Rabbim sonumuzu hayretsin, bizlere yardım etsin deyince, ötede duran arkadaş bu başlığı kullandı! Bana da bir yazılık malzeme çıktı ve sohbetimiz uzadı... Sahi Allah bize neden yardım etsin? Biz O'nun dinine yardım ediyor muyuz? Sizleri müthiş bir hikâye ile baş başa bırakıyorum... Bu olay ne anlatmak istediğimi en güzel şekilde ifade edecektir, eminim... On sekiz yaşında bir kız, Belçika'da yaşıyor. -Türk müsün? Dedim. -Daha karar vermedim, dedi. -Müslüman mısın? Dedim. -Ona karar vermek daha zor, dedi. Merakım iyice kabarmıştı... -Konuştuklarınızdan hiçbir şey anlayamadım, dedim... -Ben de bir şey anlayamıyorum. Hayatım bir kördüğüm. Nasıl çözeceğimi bilemiyorum, dedi. -Neden ama? -Babam Fransız, annem Türk... İkisini de seviyorum... Babam Hristiyan bir Fransız olmamı istiyor. Annemse Müslüman bir Türk olmamı... Bu iki istek arasında sıkışıp kaldım. -Bilemiyorum ne yapacağımı? Sis perdesi biraz aralanmıştı... Biraz daha açmak için sorulara devam ettim. - Kendini kalben Hristiyanlığa mı daha yakın hissediyorsun, Müslümanlığa mı? -İslam'a daha sıcak bakıyorum, ama Müslümanlara baktığımda birden soğuyorum! Babam annemin Türkiye'deki akrabalarını Brüksel'e getirip oturum aldı, iş buldu... Bir iki yıl çalıştılar o kadar... Şimdi hepsi 'somaca basıyorlar' yani işsizlik parası alıyorlar. Üstelik hepsi de sapa sağlam... Babamın akrabaları Hristiyan. Kiliseye gitmiyorlar ama iş ahlâkları var... Herkes işinde dürüstçe çalışıyor. Annemin akrabaları ise namaz kılıyor fakat yeri gelirse hırsızlık bile yapıyorlar. -Devletten haksız yere alınan işsizlik ödeneğini kastediyor- Türkiye'ye gidiyoruz her taraf cami dolu, camiler de namaz kılan insanlarla dolu... Ama herkes hile yapıyor, sizi kandırmaya çalışıyor... Belçika'da kiliseler bomboş ama Hristiyanların hepsi ahlâklı... İşte bu yüzden olmak istediğim halde Müslüman olamıyorum... Afallamıştım. Umutsuz bir hamle yaptım. -Ama şey... Yani... Müslümanlara bakarak karar vermek... Ani bir çıkışla sözümü kesti... -Çok dinledim bu masalları, hem de pek çok... Kusura bakmayın lütfen. Bir din anlayışı güzel ahlak üretemiyorsa ben o dini yani Müslümanlığı kabul edemem, dedi. Brüksel'deki Müslümanları geçtim... Türkiye'de birçok insan devleti soyuyor, devlet de insanları... Vatandaş vergi kaçırıyor, haram yiyor. Her şeyi yapıyorlar! Ondan sonra "Döndüm Kabe'ye Allahu Ekber". Jimnastik bu ya, namaz değil jimnastik... Bu sözler ceviz büyüklüğündeki dolu taneleri gibi başıma çarpıyordu... -O zaman siz Hristiyanlıkta kesin kararlısınız, diye sordum. -Annem "Müslüman ol" diyor ama bu ihtimal çok zayıf... Brüksel'de en çok Ezan seslerini seviyorum, çan sesleri beynimi tırmalıyor... Haaa annemin hatırına belki Türküm diyebilirim... "Maria Elif'in yaşadığı bu ikilemin vebali kimlerin omuzunda acaba?"
Kur’an’ın birçok ayetinden okuyor ve anlıyoruz ki Allah müminlerine çeÅŸitli biçimlerde yardım etmektedir. Sonsuz ilmi ve hikmeti sayesinde kainatın her noktasında, beden gözüyle göremediÄŸimiz melekler veya cinlerle veya baÅŸkaca kullarıyla, belki rüzgar veya yaÄŸmur gibi yarattığı cansız varlıklarla veya hayvan ve insanlarla yardım etmektedir. Hem öyle bir yardım ki; Belki aslında ÅŸer olan ve hayır sandığımız bir iÅŸte bize zorluk çıkartıp o iÅŸi yaptırmayarak… Belki dünyada sıkıntılı bir duruma düşürüp ve bunu kefaret sayıp, karşılığını kat kat fazlasıyla ahirette ihsan ederek… Belki hayatımıza imansız birilerini musallat edip onların hidayetine vesile olmamızı saÄŸlayarak… Belki de aslında hayır olan ve ÅŸer sandığımız bir iÅŸe mani olup gene o hayır sandığımız iÅŸi yaptırmayarak… Esasen istisnasız her iÅŸ ve oluÅŸ muhakkak Allah’ın izni ile ancak iki ÅŸekilde olur. Muallak kader dediÄŸimiz olguda, önce kul ister akabinde Allah yaratır. Allah’ın murad etmesi baÅŸkadır; çünkü O yalnız hayrı murad eder, kulun isteyip Allah’ın yaratması baÅŸkadır. Kul neyin hayırlı olduÄŸunu bilmez ama Allah sonsuz ilmi ile geçmiÅŸ, ÅŸimdiki zaman ve geleceÄŸi ihata ettiÄŸi için bilir. Dolayısıyla Allah hikmetine binaen bazen kulun bu istediÄŸinin aksini yaratır. Bu sırr-ı teklif gereÄŸidir. Burada da belki de bize hem bir imtihan hem de bir yardım da olabilir. Mesela, evde pasaportumuzu unutur ve uçağı kaçırırız, buna hayıflanırken uçağın kaza yaptığı haberini alırız veya yeni bir iÅŸe baÅŸlamak üzereyken evde hastalanır yatarız, iyileÅŸtiÄŸimizde iÅŸ kaçmış olur, ancak daha güzel bir iÅŸe girmemize vesile olmuÅŸtur, vb… Mutlak kader dediÄŸimiz olguda ise kulun hiçbir dahli yoktur. Cinsiyetimiz, ana babamız, milliyetimiz, fiziÄŸimiz, vb… Bu da gene sırr-ı teklif gereÄŸidir. Bunların da imtihan gereÄŸi olduÄŸunu bilip, bize verilen veya verilmeyenlerin bizim hesap vereceÄŸimiz nisap miktarımızı oluÅŸturduÄŸunu bilmeliyiz. Görme özürlü olan bir kardeÅŸimiz göz zinası, iÅŸitme engelli olan bir kardeÅŸimiz de gıybet dinleyemeyeceÄŸinden dolayı, bunlardan hesaba çekilmeyecektir. Ahirette hesaba çekilmekte olan ve gözleri gören birisi belki de hemen diyecek ki keÅŸke ben de üç günlük dünyada görmez olaydım da burada bu çetin hesaba maruz kalmasaydım ve anlayacak ki Allah o özürlü kuluna belki de dünyada onu böyle yaparak yardım etmiÅŸ. Bize düşen, Cenab-ı Hak için “Hikmetinden ve ilminden sual deyip, her oluÅŸun arkasında O’nun mutlaka var olduÄŸunu bilip, kulluk vazifelerimizi eksiksiz yerine getirmek ve her oluÅŸta Allah’ın muhakkak olayları hayrımıza yarattığını ve bir ÅŸekliyle yardım ettiÄŸini bilmektir. Bu yardımın neticelerini bazen hemen, bazen orta vadede bazen de uzun vade olan ahirette görecek olmamız bu gerçeÄŸi deÄŸiÅŸtirmez. Başımıza bir musibet geldiÄŸinde hemen mealen ÅŸu ayete müracaat etmeliyiz “Onlar ki, kendilerine bir musibet geldiÄŸi zaman Muhakkak ki biz, Allah’a aitiz ve muhakkak ki biz, ancak O’na dönücüleriz!’ Bakara, 2/156. Ve unutmamalıyız ki “… olur ki, bir ÅŸeyden hoÅŸlanmazsınız ama o sizin için hayırlıdır. Ve olur ki bir ÅŸeyi de seversiniz, halbuki o sizin için bir ÅŸerdir. Allah ise sizin için hayır olanı bilir de siz Bakara, 2/216. Ve kesinlikle iman etmeliyiz ki; “Ey müminler! Yoksa sizden önce gelip geçenlerin hâli sizin de başınıza gelmeksizin kolayca cennete gireceÄŸinizi mi sandınız? Onlara öyle fakirlikler ve hastalıklar dokundu ve öyle belalarla sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberindeki iman edenler Allah’ın yardımı ne zaman!’ diyecek hale gelmiÅŸlerdi! Dikkat edin, şüphe yok ki Allah’ın yardımı yakındı Bakara, 2/214. Kaynak Sorularla İslamiyet Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin. Bazı Merak Edilen Sorular
Error 522 Ray ID 7383e6556c17b879 • 2022-08-09 222434 UTC AmsterdamCloudflare Working Error What happened? The initial connection between Cloudflare's network and the origin web server timed out. As a result, the web page can not be displayed. What can I do? If you're a visitor of this website Please try again in a few minutes. If you're the owner of this website Contact your hosting provider letting them know your web server is not completing requests. An Error 522 means that the request was able to connect to your web server, but that the request didn't finish. The most likely cause is that something on your server is hogging resources. Additional troubleshooting information here. Cloudflare Ray ID 7383e6556c17b879 • Your IP • Performance & security by Cloudflare
Allah’ın yardımı nasıl gelir? Prof Dr. Ömer Çelik, Fatiha suresinin beşinci ayetinin tefsirini yapıyor. FATİHA SURESİ, 5. AYET TEFSİRİ Rabbimiz! Sadece sana kulluk eder ve sadece senden yardım isteriz. Kulluk edilecek ve yardım istenecek tek varlık Allah’tır. Çünkü kulun ibâdetini kabul buyuracak ve istediklerini yapabilecek güç ve kuvvet sadece Allah’a aittir. Kullar bu hitapla, her şeyi işiten, her şeyi bilen tek merci olan Allah’a yönelmekte ve böylece tevhidin hakikati ortaya çıkmaktadır. Âyette söz konusu edilen ibâdet kelimesi “abede”, “ubûdet” ve “ubûdiyet” köklerinden gelir. “Abede”, bir işi azim ve istekle yapmaktır. “Ubûdet”, tevâzu göstermek, yüzü yerlere sürmek demektir. “Ubûdiyet” ise kulun tanıdığı Rabbine düzenli olarak, belli şartlar çerçevesinde kulluk yapması, boyun büküp tâzimde bulunmasıdır. Dolayısıyla “ibâdet”; itaat ve zilletle, hudû ve huşû içinde büyük bir azim ve ısrarla boyun eğmek demektir. NİYET ŞART MIDIR? İbâdet Allah’ın râzı olduğu şeyi yapmak, ubûdiyet ise Allah’ın yaptığına râzı olmak şeklinde de tarif edilmiştir. Şeriat dilinde ibâdet; hâlis bir niyetle, mükâfatını bekleyerek, Allah’a yakınlaşmayı arzu ederek Cenâb-ı Hakk’ın istediği tarzda kulluğu îfâ etmektir. İnsanın ruh ve bedeni, dış ve iç âlemiyle yani bütün varlığıyla yalnız Allah için yaptığı şuurlu bir itaat ve yakınlıktır. Görüldüğü gibi bunda ilk önce niyet şarttır. Niyet ise yapılacak işin îfâ edilmesinde ancak Allah’a itaat ve yaklaşmayı kastetmek demek olan yeni bir istektir. “Azmetmek” bir işi yapmadan önce, “kastetmek” yapmakla beraber olduğu gibi “niyet” de niyet edilen şeyi bilmekle beraber onu yapmaya bitişiktir. RUH VE KALBİN İŞİ Hem bilgi hem de isteği ihtiva eden bu tam şuur hali, ruh ve kalbin işidir. İkinci olarak, bir amelin ibâdet olması için Allah katında itaat olarak kabul edilen bir amel ortaya koymak gerekir. Yoksa yalnız bir şeyi yapmayı istemek, düşünmek ve hatıra getirmek gibi iç duygularla ilgili ameller, itaat ve yakınlığa sebep olsa da ibâdet sayılamaz. Aynı şekilde niyet edilmeden yapılan ameller de ne olursa olsun ibâdetin şümûlüne giremez. Elmalılı, Hak Dini, I, 96 ALLAH’IN YARDIMI NASIL GELİR? istiâne, yardım talep etmektir. Bütün hayırlı işlerde başarılı olmamız, ibâdetlerimizi ihlasla ve kolaylıkla yapabilmemiz ve karşılaştığımız bütün zorlukların üstesinden gelebilmemiz için Allah’tan yardım dileriz. Kul yardım isteyecek, Allah da kuluna yardım edecektir. Allah’ın yardımı iki türlüdür Birincisi zarûrî olan, ikincisi zarûrî olmayandır. Zarûrî olan, rahmetinin bir tecellisi olarak bizi yaratan Allah’ın, mahiyetimize emânet ettiği ve yaşamamızı mümkün kılan alet ve edevat kısmından sayılacak hususlardır. Bunlar el, ayak, göz, kulak, akıl ve idrak gibi şeylerdir. Mesela biz gözümüzle görür, gözlerimizin aldığı mânaları fikir laboratuarında değerlendirir, bunlarla adeta bal yapıyor gibi mârifet petekleri oluşturmaya çalışırız. Bunu ise kalp ve beyin yapar. Fakat Rabbimiz önceden kalp ve kafamıza bu fakülteleri yerleştirmiş, mekanizmalar arasında hassas bir münasebetler zinciri tesis etmiş ve her şeyiyle işleyen mükemmel bir fabrika haline getirmiştir. Bunlardan bir tanesi eksik veya arızâlı olsa insan, istenilen şeyleri tam olarak yapamaz. Zarûrî olmayan yardımı ise, bu temel yardıma ilave olarak Allah’ın kulunu melekleri ile teyid etmesi, ona rahmeti ile hayır yollarını göstermesi ve Hâdi ismiyle imdadına yetişmesidir. İşte biz yaptığımız bütün işlerimizi, Allah’ın bu şekilde yardım etmesiyle yaparız. Onun için sadece Allah’tan yardım dileriz. Zira kuvvetin ve kudretin olduğu gibi, yardımın da yegâne kaynağı Yüce Rabbimizdir. Allah’a ibâdetimizi ve yardım talebimizi arzederken “yalnızca sana”, “yalnızca senden” diyerek, Rabbimizi sözümüzün başına alıyoruz. Böylece bütün varlığımızla masivâdan uzaklaşıp Allah’a yöneliyoruz. Uzaktan yakına, gaybetten hitaba geçerek, sanki Allah’ı görürcesine bir kulluk ve ihsân kıvamı elde ediyoruz. Sadece O’na kulluk edeceğimizi, O’ndan başkasına kulluk etmeyeceğimizi beyân ediyoruz. “ALLAH’TAN YARDIM İSTEYİN!” Âyette önce ibâdet, sonra yardım talebi dile getirilmiştir. Çünkü kulluk, ilâhî yardımın gelmesine sebeptir. Nitekim “Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım isteyin! Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir.” Bakara 2/153 buyrularak bu gerçeğe vurgu yapılmaktadır. Dolayısıyla ihtiyaç beyânından önce, ona vesile olacak şeyi zikretmek talebin karşılanmasını kolaylaştıracaktır. Ayrıca, Allah’ın yardımı olmadan hiçbir şey yapılamayacağı gibi, kulun ibâdete de güç yetirmesi mümkün değildir. Burada “ben ibâdet ediyorum, ben yardım diliyorum” şeklinde değil de “biz ibâdet ediyoruz, biz yardım diliyoruz” şeklinde çoğul sîgası kullanılmıştır. MÜMİNLERİ BİRBİRİNE BAĞLAYAN EN ÖNEMLİ BAĞ Bunun hikmeti şu olabilir ❃ Mü’minler kardeştirler; bir bütünün parçalarıdırlar. Dolayısıyla birbirlerine kardeşçe muamele etmeli ve “ben” değil “biz” şuuruyla hareket etmelidirler. İslâm dininin emrettiği çerçeve içinde fert ve toplum arasındaki dengeyi kurmalı ve korumalıdırlar. Mü’minleri ve İslâm toplumunu birbirine bağlayan en önemli bağ, bir Allah’a iman ve O’na kulluktur. Bu kulluk, bir cemaat neşvesi içinde yapılacaktır. Dolayısıyla burada cemaatle ibâdete, özellikle cemaatle namaza dikkat çekilmektedir. ❃ Âyette “biz” sözüyle üç guruba işaret edilmiş olabilir. Birincisi insan vücudundaki bütün azalar ve hücrelerdir. Dil onların hepsi adına konuşur ve “biz” der. İkincisi tevhid ve iman ehli bütün fertlerdir. Üçüncüsü kâinatın ihtiva ettiği bütün mevcudattır. Mü’min, bütün bu sayılanlar nâmına, hayret ve muhabbetle kudret ve azametin arşı altında kulluk eder ve secdelere kapanır. Bedîuzzaman, İşâratü’lİ câz, s. 21 Kaynak Prof. Dr. Ömer Çelik, Hakk’ın Daveti Kur’an-I Kerim Meali Ve Tefsiri, Erkam Yayınları İslam ve İhsan
En'âm / 63. Ayet قُلْ مَنْ يُنَجّ۪يكُمْ مِنْ ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ تَدْعُونَهُ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةًۚ لَئِنْ اَنْجٰينَا مِنْ هٰذِه۪ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ Onlara şöyle de “Karanın ve denizin karanlıklarına, tehlikelerine maruz kaldığınızda sizi bundan kim kurtarır? Ki böyle anlarda tüm samimiyetinizle boyun bükerek, bazan O’na ağlaya sızlaya yakarır, bazan içten içe dua eder ve Eğer Allah bizi bu sıkıntıdan kurtarırsa, söz veriyoruz, kesinlikle şükredenlerden olacağız!» diye yalvarırsınız. En'âm / 64. Ayet قُلِ اللّٰهُ يُنَجّ۪يكُمْ مِنْهَا وَمِنْ كُلِّ كَرْبٍ ثُمَّ اَنْتُمْ تُشْرِكُونَ De ki “Sizi bu tehlikelerden ve her türlü sıkıntıdan sadece Allah kurtarıyor; fakat kurtardıktan sonra siz yine O’na ortak koşuyorsunuz.” Tevbe / 25. Ayet لَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ ف۪ي مَوَاطِنَ كَث۪يرَةٍۙ وَيَوْمَ حُنَيْنٍۙ اِذْ اَعْجَبَتْكُمْ كَثْرَتُكُمْ فَلَمْ تُغْنِ عَنْكُمْ شَيْـًٔا وَضَاقَتْ عَلَيْكُمُ الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ ثُمَّ وَلَّيْتُمْ مُدْبِر۪ينَۚ Gerçek şu ki, Allah size pek çok yerde ve bu arada Huneyn gününde yardım etmişti. O gün sayıca çokluğunuz sizi gururlandırmış, fakat bu size hiçbir fayda sağlamamıştı. Onca genişliğine rağmen yeryüzü size dar gelmiş, sonra da arkanızı dönüp kaçmıştınız. Tevbe / 26. Ayet ثُمَّ اَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلٰى رَسُولِه۪ وَعَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَاَنْزَلَ جُنُودًا لَمْ تَرَوْهَا وَعَذَّبَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَذٰلِكَ جَزَٓاءُ الْكَافِر۪ينَ Sonra Allah, Rasûlü’nün ve mü’minlerin üzerine iç huzuru ve güven duygusu veren rahmetini indirdi, ayrıca göremediğiniz ordular gönderdi ve o inkârcıları ağır bir yenilgiye uğrattı. Kâfirlerin cezası işte budur! Nasr / 1. Ayet اِذَا جَٓاءَ نَصْرُ اللّٰهِ وَالْفَتْحُۙ Rasûlüm! Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman,
allah dardaki kuluna neden yardım etmez